UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA
Evet sevgili çocuklar son olarak ta hikayemizin adı UYUMAK İSTEMEYEN ZÜRAFA. Resimleri ile de çok hoş olan severek dinleyeceğimiz bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz:)
Bir
varmış bir yokmuş. Bir zürafa varmış. Boyu o kadar uzun, o kadar uzunmuş ki,
karnı acıktığı zaman ağaçların en yüksek dallarındaki yaprakları rahatlıkla
yiyebiliyormuş.
Bir
gün yine karnı acıkmış. Önüne ilk çıkan ağacın yapraklarını şapur şupur yemeye
başlamış... Ama birden, incecik kızgın bir ses duymuş.
"Heey,dur
bakalım canavar! Evimin bahçesini neden yoluyorsun?"
Zürafa
bakmış, minicik bir kuş.
"Ben
canavar değilim ki!" demiş kuşa."Yavru bir zürafayım. Hem sonra evinin
bahçesini yolduğumda yok. Yalnızca karnımı doyuruyorum."
"Ama
yediğin bütün yapraklar benim evimin bahçesi... Neredeyse yuvamı da kocaman
ağzına alıp yutacaktın," demiş kuş.

Zürafa
çok üzülmüş. "Burada yuvan olduğunu bilmiyordum. Öyleyse ben de başka bir
ağacın yapraklarını yerim."
Ama
ya başka ağaçta da, başka bir kuşun yuvası varsa?..
Kuş
ona yardım etmeyi önermiş. "İstersen ben önden uçup bakayım. Eğer
yaprakların arasında gizlenmiş bir yuva varsa sana haber veririm."

Böylece
kuş ve zürafa arkadaş olmuşlar. Kuş ona dallarında yuva olmayan ağaçların
yerini göstermiş zürafa bol bol yaprak yemiş, karnını doyurmuş. Eğer yediği
yaprakların üzerinde tırtıl varsa, o zaman zürafa kuşa haber veriyormuş. Kuş da
tırtılı yiyormuş. Çünkü kuşlar tırtıla ve solucana bayılırlarmış.
"Dikkat
etsene koca ayaklı canavar! Neredeyse üzerime basacaktın!"
Zürafa
eğilip sesin geldiği yöne bakmış. Birde ne görsün? Küçücük bir tavşan yavrusu!
Zürafanın gözü hep ağaçlarda olduğu için, yerdeki tavşanı görememiş. "Özür
dilerim tavşan kardeş" demiş. "Kuş kardeşle ağaçlarda karnımızı
doyuruyorduk, önüme bakmamışım."

Tavşan
meraklanmış. "Benim boyum çok kısa. Büyüyüp kocaman bir tavşan olduğum
zaman bile boyum bir ağacın boyuna ulaşamayacak. Oysa hep merak ederim, acaba dünya
ağaçların tepesinden nasıl görünür diye," demiş.
Zürafa,
"Bundan kolay ne var? Ben başımı eğeyim, sen tırmanıp boynuma tutun.
Böylece ağaçların tepesinden çevreyi seyredebilirsin," demiş.
Tavşan
çok sevinmiş ve hemen zürafanın boynuna tutunmuş. Bu işe kuş da çok sevinmiş.
İlk defa gökyüzüne tırmanan bir tavşan görüyormuş çünkü.

Böylece
zürafa, kuş ve tavşan arkadaş olmuşlar. Akşam olup güneş batana kadar
oynamışlar. Güneşin onlara el salladığını önce kuş görmüş.
"Akşam
oluyor, artık eve dönmeliyiz," demiş arkadaşlarına.
Zürafa
hemen atılmış. "Aman boşverin! Daha gece olama kadar çok zaman var. Ben
zaten uyumayı hiç sevmem. Bu gece uyumasak da hep oynasak ne olur sanki?"
Tavşan
bu fikirden çok hoşlanmış. "Evet evet, ben de uyumayı hiç sevmem. Bu gece
eve çok geç gidelim. Burada kalıp oyun oynayalım."

Yalnız
kuş telaşlanıyormuş eve gecikeceği için. Ama sonunda o da razı olmuş. Oyuna
dalmışlar.
Oynamışlar,
oynamışlar, o kadar çok oynamışlar ki, güneş gökyüzünde çoktan kaybolmuş, hava
iyice kararmış.
"Ama
benim çok uykum geldi," diye sızlanmış kuş. "Ben artık eve
gidiyorum!" Sonra PIRRR! diye kanatlanıp evine uçuvermiş.
"Ben
de uyumak istiyorum!" demiş tavşan. "Hoşçakal zürafa kardeş, yarın
görüşürüz." Sonra uzun arka bacaklarıyla o kadar hızlı koşmuş ki, bir anda
ortadan kaybolmuş.

Zürafa
hiç aldırmamış. O uyumak istemiyormuş. Oyun oynamak, uyumaktan daha güzelmiş.
Ama sağına bakmış, soluna bakmış, çevrede oyun oynayabileceği kimseyi
görememiş. Herkes çoktan uyumuş. Her yer karanlık olmuş. Ağaçlar, çiçekler,
taşlar bile görünmüyormuş.
Bir
süre sonra zürafanın canı sıkılmış. Uykusu da gelmiş. Ağzını kocaman kocaman
açıp esnemeye başlamış. Sıcacık yatağında olmayı istemiş, ama o ne bir kuş gibi
uçabilir, ne de tavşan gibi kızlı koşabilirmiş.
Uzun
boyu ile karanlıkta ağaçlara çarpmamak için çok yavaş yürümek zorundaymış.
Yürümüş... Yürümüş! Gitmiş... Gitmiş! Ama bir türlü evine ulaşamamış...
Zürafanın
o kadar uykusu gelmiş ki, hemen oracıkta ıslak otların üzerine uzanıvermiş.
Mışıl mışıl uyumuş.
Sabah
olunca, güneşin pırıl pırıl ışıklarıyla uyanmış. Uyanmış ama, bir türlü
yerinden kıpırdayamamış. Her yanı ağrıyormuş. Bütün gece soğukta uyuduğu için
üşütüp hasta olmuş.
O
günden sonra zürafa günlerce hasta yatmış. İyileşene kadar oyun oynamaya hiç
çıkamamış. Arkadaşları kuş ile tavşan neşe içinde oynarlarken, o, evinde
iyileşmeyi bekliyormuş.
Tabii
sonunda iyileşmiş ve arkadaşlarına katılmış. Ama artık havanın kararmaya
başladığını, güneşin onlara el salladığını önce zürafa görüyor, "Haydi
arkadaşlar, artık eve dönme saati geldi," diyormuş.
Hem
zürafa artık uyumayı çok seviyormuş. Yumuşacık ve sıcacık yatağını da çok
seviyormuş.
Uyumak
o kadar güzelmiş ki!

HİKAYEDEN ÇIKARDIĞIMIZ SONUÇ NE OLABİLİR?
*Her ne kadar zürafa uyumayı sevmese de böyle yaşaması onun için zor olmuştur. Bu yüzden yalnız kalmış ve hastalanmış. Ve de oda en sonunda uyumanın değerini anlamıştır.Yani her şey hayatta zamanında olmalıdır. Oyun zamanı oyun. Uyku vakti uyku...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder